Genel > Kadersizler

Oyun Özetleri

(1/6) > >>

birbiyomühendis:
Özetlere, oyunun tarihini ve adını ekleyerek özetleri yazalım. aynı oyunun özetini farklı kişiler yazmasın lütfen.

zventul:
10 Ekim Çarşamba - Sessizce Halledilmesi Gereken Bir Başka Ufak Mesele

Güney Yelbüken Ticaret Şirketi'nin ağzı iyi laf yapan Son Çıkış Temsilcisi, bize meseleyi güzelce izah etti. Rakip şirket, bunların içkilerini bozarak itibarlarını yerle bir etmeye çalışmış ama son anda fark etmişler. Yaptıkları detaylı araştırma sonucu kimin yaptığını öğrenmişler ve bizlere şirketin müdürünün bulunduğu ambarı ve gideceği evi tarif ettiler. Adamın ağzından, kendilerinin yazdığı bir belgeyi imzalatmamızı ve aynı şirkete bağlı aydınlatma dükkanına da elimizden geldiğince zarar vermemizi arzu ediyorlardı.

Bahsettikleri limana yakın bölgeye gidip erketeye yattık. Sokakların kalabalıklığını, muhafızların devriye güzergahları ve zamanlarını tespit ettik. Eve girip adamı beklemek istedik ancak ticarethanelere yakın olduğundan sokak bir hayli kalabalıktı. Ekip içi bir uyuşmazlıktan dolayı işler sarpa sardı. Müdür evinin oraya geldiğinde hazırlıksız yakalanmıştık. Ben, Thalmir Kızılyılan, üstün becerilerim doğrultusunda doğaçlama olarak adamı ikna ettim ve Daffodil'in bir hayat kadını olduğunu, ona inanılmaz bir gece yaşatacağını herife inandırdım. Aradan beş dakika geçmedi ki herifin kapısına alacaklı gibi dayandım. ''Hırsız kadın! Kesemi almış!'' diye kapıya vurdum. Asıl amacım herifi kapıya çekmek ve Daffodil de arkasındayken içeriye doğru atılıp, evin içinde sessiz sedasız bu işi halletmekti. Ancak Daffodil silahına biraz erken davranıp adamın dikkatini çekmiş ve içeride bir arbede yaşanmış. Bu arbede sonucu Daffodil ağır yaralanmış. O sıra mahallelinin biri benim ses çıkarmama sinirlenerek küfürler savurmaya başladı. Ben de dikkati başka yöne çekmek için karşılık verdim ve bekçinin yanına gidip oraya gelmesini söyledim. Böylece bekçiyi de ekarte etmiş olacaktık. Adam beni görünce birden geri adım attı ve kuyruğunu kıstırıp evine geri döndü. Ben bekçiyi oyalamaya çalışırken herifin yardım çığlıkları sokakta yankılandı. Her ne kadar engel olmaya çalışsam da bekçinin düdüğü çoktan sokaklarda yankılanmaya başlamıştı bile. Mevzu boka sarınca ben de, kimse beni görmeden sıvışayım dedim ve ara sokaklardan birine kaçtım. Şans eseri Kadersizler'den Salin'i gördüm ve kol kola girip şarabımızı yudumlayarak Nazikbey'e döndük. Sonrasında ne oldu, ne bitti bilemem.

Zamir:
14 Ekim Pazar - Oyun Günü, 1. Oturum

  Sabah Habis Bacı ambarı önünde küçük bir kalabalık toplandık. Yaklaşık 20 kişi falan vardı. Kaptan Ateşsakal başta olmak üzere Kara Kanatlar'dan Vlad ve Kaptan Wizez olayı açıklamaya başladılar. Kuzeydeki haydut sorununu kökünden halletmek için Tatlı Ağaçlarda bulunduğunu düşündüğümüz sığınaklarını basmaya karar vermişler. Önce bilgi edinmek için farklı bölgeleri araştırmak üzere 4 gruba ayrıldık. Ben, bir denizci ve tapınaktan üç kişi aynı takımdaydık. Tapınaktan gelenlerin arasında önceden tanıdığım Jax da vardı. Yolumuz oldukça uzun olduğu için daha önce kendisi için çalıştığım Ferafil Rebulan ile konuşmayı tavsiye ettim daha önce de kendisinin bir işi için at arabalarından birini kullanmıştım. Rebulan bey beni oldukça iyi karşıladı az laflayıp kendisiyle anlaştık zaten haydutlardan kendisi de rahatsız olduğu için at arabasını almamıza kolayca izin verdi.

  İki arabacıyla beraber yola çıktık. Kasabadan çıkmadan Kara Kanatlardan bir Yarasa takımı da gördük. Akşam vakti kamp kurulucak yeri de tarif ettiler. Yol genel olarak sakindi. Gadora kalıntılarını geçtikten sonra arabadan inip ormana girdik. Arabayı geri yolladık.

  Ormanda biraz ilerledikten sonra küçük bir yerleşke gördük. Oldukça genç, altı yedi kadar insan vardı ve marangozluk tarzı bir şeylerle uğraşıyolardı. Jax ve ben konuşmak için ilerlerken diğerlerinin olası bir duruma karşı tetikte geride kalmasına karar verdik. Bizi görünce oldukça telaşlandılar, ayrıca tam konuşmaya başlayacakken ayrı bir grup geride bıraktığımız üç kişiyi gördü ve işler biraz sarpa sardı. Neyseki arkadaki ekip kimseye fazla zarar vermeden gelenlerin silah bırakmasını sağladı ve bir süre sonra herkes silahlarını indirdi. Anlaşılan haydutlar bu insanları haraca bağlamış ve üç çocuklarını da haydut olarak yetiştirmek için alıkoymuş. Çocukları kurtarmamız karşılığında bize istediğimiz bilgiyi vereceklerini söylediler biz de tekrar yola çıktık.

  Yaklaşık 15 dakika yürüdükten sonra haydutların ufak kampına vardık. Öğrendiğimiz kadarıyla yaşlı bir tanesi lider olmak üzere iki kişiydiler. Sessizce olabildiğince yaklaşıp saldırdık. Jax ve ben kadının teslim olmasını sağlarken diğer 3 arkadaşımız ihtiyarı halletti. Çocukları ailelerine teslim ettikten sonra içerdeki bir kaç altını ve ihtiyarın beyaz tüylü şapkasını alıp esirimizle beraber kampa döndük. Söz verdikleri gibi kalenin yerini de söylediler. Benim biraz yaralanmam haricinde görev gayet başarılıydı.

Caladwen:
14 Ekim Pazar - Ateşsakal ile Yıkık Dağ'a Gitmek


Görev günü şansıma, 4 Habis Bacı korsanı ile aynı ekibe düştüm. Rotamız ise Yıkık Dağ idi. Kaptan Ateşsakal da bizimleydi. Diğerlerinin adları Yngvar, Jeremy, Iggh'dı sanırım... o günün karmaşasından sonra yanlış hatırlamadığımı umuyorum.

Dağa vardığımızda, etrafta iz aramaya başladım. Ne kadar beni sevmeseler de gözüme güvendiler ve beni önden yürütmeye başladılar. Tabii bu olası bir kayıp için ilk kurbanın ben olmasını istediklerinden de olabilirdi.
Tepelerin ve kayalıkların arasından giderken, keçiden büyük fakat attan küçük toynak izleriyle karşılaştım. Hemen ekibi bildirdim ve bu olası yaratığı takip etmeye başladık.

Ish- Eas yanımızdaydı diye düşünüyorum ki goblinlerle karşılaşmadık. Gerçi karşılaşmamamızın sebebi haydutların orayı temizlemiş olması da olabilir.

Bir süre sonra takip ettiğimiz dar patika bir açıklığa ulaştı. Yine beni önden gönderdiler... gördüğüm şey ise bir mağara girişiydi, önünde ise ayak izlerinin muhtemel sahibi bir katır bekliyordu. Diğerlerine sessiz olmalarını işaret ederek katıra yaklaştım, eyer izlerinden bunun binek olarak kullanılan bir hayvan olduğunda karar kıldım. Yol mağaranın içi dışında başka bir yere gitmiyordu bu yüzden haydutcuklarımızın mağara içinde olduklarından hepimiz hemfikir olduk.

Mağaraya girdik ve ben önden ilerlemeye başladım. Olabildiğince sessiz gidiyor ve geldiğimizi duyurmamaya çalışıyorduk. Mağara içeride genişledi ve bir anda kendimizi 7-8 haydutun içinde bulduk. Sayıyı yanlış söylersem affola, hepsi birbirine benziyor mendeburların...

Ben kılıcımı, diğerleri ise yayları baltaları olsun çektiler ve bu adilere saldırdık. Neler olduğunu anlayamadan 4'ünü indirmiştik bile. Onların başı olduğunu düşündüğümüz irice bir adam biraz zor düştü, ama sonuçta düştü. Bu sürede Ateşsakal bayağı hasar aldı, ben ise birkaç çizikle kurtuldum. Şansım yaver gitmişti, hem adam öldürmüş hem de kendimdem bir şey kaybetmemiştim.

Birkaç minik dövüşten sonra kalan son iki haydut teslim oldu. Onları sonraki aşama için esir aldık. Sorgulamamız ve haydutların asıl yerini öğrenmemiz gerekiyordu. Böylece Yıkık Dağ'daki görevimiz ve haydutların sonu gelmiş oldu.


Náriel Tangölgesi

Caladwen:
16 Ekim Pazartesi - Son Fener Adası Kontrolü



Lejyona verilmiş bir görev olmasına rağmen hem Astorian hem ben, göreve yama olduk.

Görev bir ticaret şirketi adına verilmişti... Maden... güney... ay, hatırlayamıyorum, kusuruma bakmayın! Kafa gidik biraz, heh.


Lejyondan iki onbaşı (Norman ve Arkthus), daha önce karşılaştığım kötü kokan bir derviş (n'olursunuz şu adamın handa yıkanmasına izin verelim yoksa bir gün koku duyumu kaybedeceğim) vardı biz ikimizden başka. Kırık Yelken adasına çok yakın olan Son Fener Adası'na yola çıktık.

İndiğimizde karşımızda bir orman vardı. İçeriden geçerken ben birkaç ciyaklama sesi duydum, ağaçtan ağaca zıplayan birkaç figür gördük ama ne olduğunu çıkartamadık. Tam Kule'ye giden tepeye çıkacakken arkamızdan ok yememizle gördüklerimizin goblin olduklarından emin olduk. Astorian ve Arkthus ağır yara almıştı, Norman o kadar olmasa da yaralanmıştı. Derviş ve ben ise ok yememiştik.


Koşarak tepenin üzerine çıktık ve goblinlerin atış mesafesinden uzakta kaldık. Kule çok tekinsiz görünüyordu ve içeriden tuhaf sesler duymuyor değildim. Norman buraya girmek istemedi, derviş Wulfric ise gireceğini ve bize bilgi vereceğini söyledi biz de kabul ettik.

İçeride ne gördü bilmiyoruz ama bir şeyler olduğunu söyledi. Belki de cidden tam göremedi ama orada canlı bir şeyler olduğundan emindi. Geri çıktığında, Norman görevin burada bittiğini söyledi, yapabileceklerimizin bu kadar olduğunu. Bizim için önemli değildi sonuçta görev başarılamazsa bu lejyona patlayacaktı ve bu durumdan çok da memnun olurdum.


Wulfric burada biraz daha kalacağını, bizim kayıkta akşama kadar beklememizi, dönmezse gitmemizi söyledi. Norman kabul edince diğer onbaşı Arkthus da etti, biz de kendimizi tehlikeye atmadık ve kayığın oraya, sahile döndük. Ormana girmemeye dikkat ettik tabii ki.

Kayığın orada Norman, Arkthus ve Astorian'ı iyileştirmeye çaşıştı. Arkthus turp gibi olmuşken Astorian hâlâ halsiz ve yorgundu, burada bir dalavere mi var diye düşünmedim değil. Kadersiz olduğumuz için bize yardım etmek istememiş olabilir.


Birkaç saat orada bekledikten sonra gözüm deniz içerisinde hareket eden büyük, KOCAMAN şeylere çarptı. İki yengeç, son hızla bize doğru gelmekteydi. Herkes oklarını çekti ve bu yaratıklara sallamaya başladık. Bazısı vurdu, bazısı vuramadı. Bu sırada derviş de geri gelmişti, derviş ve kayıktaki denizci karı-koca bize kaçın diye hareketler yapıyordu ama Norman kaçmanın akıllıca olmadığını ve kaçarsak ölebileceğimizi söyledi.


Yengeçler fazla korkunçtu... hepimizin eli ayağı birbirine dolanmıştı. Savaşırken istemsizce titriyor, reflekslerimiz yok olmuşcasına tepki veremiyorduk. En sonunda Astorian, Wulfric ve ben kayığa kadar kaçmayı başardık, Norman'ı dinlemedik. Arkthus ve Norman hâlâ karada yengeçlerle savaşıyordu. Arkthus iki yengecin üzerine gelmesiyle hayatını oracıkta kaybetti, yazık. Gerçi deliydi biraz. Pek önemli değil. Lejyon bir onbaşısını kaybetmiş oldu. Norman kayığa ulaşmayı başardı. Yengeçler kayığa saldırsa da fazla hasar vermeden açılıp, Sonçıkış'a dönmeyi başardık.


Görevin akıbeti ne oldu, o ticaret şirketi Kara Kanatlar'a nasıl tepki verdi falan ne yazık ki bilmiyorum, ama çok hayırlı olduğunu da düşünmüyorum. Sonuçta verilen görev tüm adayı kontrol etmek iken biz sadece 1 saatlik bölgeyi gezebilmiş, oraları da yarım yamalak inceleyebilmiştik.



Görev bu şekilde sona erdi.

Náriel Tangölgesi

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git